Bilmece

İçimdeki sıkıntıyı sözcüklere yüklesem de cümle cümle uzaklaşsalar benden…
Sana yazmak istiyorum. Başkasının yükü ezmez seni. Zaten sen yoksun. Seni hayal ediyorum ben. Ben de yokum biraz. Kimse yok. Dünya yok. Bir tek sözcükler var. Düşler var.
Mayısın sondan üçüncü günü bugün. Arada bir açan kapalı bir hava. Yağacak mı yağmayacak mı?
Sokakta bir anons yapılıyor. Ne dedikleri anlaşılmıyor. Boğuk, mekanik bir ses. Alınıp satılacak şeyler var. Onlar gerçek, hayatlar yalan. Şeyler gerçek, insanlar yalan. Onlar var, biz yokuz.
En azından üç farklı kuşun ötüşünü ayırt edebiliyorum buradan. Bir kertenkele hızlı hızlı, kayar gibi iniyor ağacın gövdesinden aşağı. Bir iki defa duraklıyor. Çok küçük. Ancak bir leke gibi görebiliyorum onu masamdan. Yanılma! İstanbul’dayım. Beyoğlu’nda. İşte. Bilgisayar başında. Günlerden cumartesi.
Yıkık tuğla duvarlar… sıvaları dökülmüş…ve yanmış evler… çatısız, kapıları rüzgarda gıcırdayan, köşelerinden otlar fışkırmış, tepelerinde kedilerin gezdiği, yalnızlığa mahkum evler… bir de öğlenleri çan sesine karışan ezan sesleri…  Duvarların camsız pencereleri var. Pencerelerin ardı bahçe, önü sokak.
Merdivenlerde rüzgarın dağıttığı bir sidik kokusu dar sokaktaki ıhlamur ağacının, bana haşlanmış lahanayı hatırlatan kokusuna karışıyor şimdi.
Anlatacak ne çok şey var, dinleyecek ne az insan… ama şimdi yazıyorum sana ve okuduğunu hayal ediyorum. Sözcüklerime yaklaştırıyorsun başını. Kaşların ciddiyetle iniyor gözlerine doğru. Senden bahsettiğim yerlerde gülümsüyorsun muzipçe.
Şampuan kokusu geliyor burnuma onu anımsadığımda en çok, biliyor musun?
Ağzımızdan çıkan her söz birbirine çarpmadan, bedenlerimize değmeden uçup gidiyor sanki… Yalnızlık büyüyor. Mesafeler genişliyor. Bakışlarda sevgi, ellerde ılık bir şefkat olsa da… Hiçbir şey umut etmeye yetmiyor.
Her sabah, beni yutan büyük bir boşluk hep orda. Tanımsız, belirsiz, yok edilmez, anlatılmaz bir boşluk. Her sabah, gözlerimi açar açmaz kendini gösteriyor. Omuzlar geri, karın içeri… geniş gövdesiyle karşıma dikiliyor. Yatakta yan dönüyorum. Boşluğa arkamı dönüyorum.
Bir karamsarlıkla sarıp sarmalanmış, herkesin doğrusuna göre parçalanmışım. Yeni bir insan bir kırılma daha demek. Tamamlanmak isterken eksilmek, bütün olmak isterken yeniden bölünmek demek. 
Sen varolsaydın ya da ben yok olsaydım, sen ve ben varlıkla yokluk arasında bir rüyada buluşsaydık. Ben bunları yazmasaydım… Yalnız olmamak mümkün olsaydı.
                                                                                                                                 Mayıs 2010
Aslı Avcu

Yorumlar kapalı.