Arşiv 31 Temmuz 2013

Mardin, Midyat gezisi

Hasankeyf & Emet & Permakültür & Eko jÎn & Eko Keyf….

Geçen yıl Yeryüzü Derneği’nin düzenlediği PDC ‘da Emet Değirmenci ile,  Permakültürle tanıştım. İyi ki Emet’i tanımışım iyi ki bize permakültürü anlatmış o günden bugüne çok güzel dostluklar, paylaşımlar, kazanımlar yaşadım…Bu yıl kalbi büyük Emet’in gönüllü olarak katılacağı Hasankeyf’de Ekolojik Yaşam Kollektifi (Eko jÎn) nin düzenlediği Permakültür Tasarım Kursunun yapılacağını duyunca çok heyecanlandım.  Emet, bu tür eğitimler hep batıda büyükşehirlerde oluyor doğudaki arkadaşlara destek vermemiz gerektiğini söyledi, ne kadar doğru,  ne kadar anlamlı bir düşünce olduğunu oraya gidince anladım. Ekoloji ve permakültür konusundaki bilgi düzeyleri, farkındalıkları, öğrenme arzuları batıdaki birçok insandan çok daha ileri de olan bir gurup arkadaşın kurduğu bu kollektifin gideceği yol çok açık, aydınlık……

Hava çok sıcak dersler genelde sabah ve akşam üstü yapılıyor. Taş bir havuzun içine dolan buz gibi kaynak suyunda serinleniyor, şarkı söyleniyor (müziğin permakültürü), toplantı yapılıyor…

Yemekler katılımcılar tarafından sıra ile yapıldı. Biz gelmeden önce yapılan Sevgili Ayşegül‘ün dolmalarında aklım kaldı. Vejeteryan ve vegan arkadaşlar için ayrı bir menü özenle düşünülmüş. En güzel sebzeli bulgur pilavını burda yedim diyebilirim.

 

 

“Dicle özgür aksın,  Hasankeyf yok olmasın”

2005 yılından beri “Nehirlerin Özgür Akması” için tüm Avrupa ile aynı anda Türkiye’nin çeşitli noktalarında etkinlikler yapılıyormuş ben bilmiyordum. 14 Temmuz Pazar günü dersimizi yarıda keserek  Hasankeyf’in yaşatılması için mücadele eden STK ların düzenlediği  Büyük Atlama (Big Jump) etkinliğine bizde destek verdik.

Dicle nehri üzerine yapılması planlanan baraj bittiğinde Hasankeyf sulara gömülecek ve orada yaşayan binlerce insan evlerini, işlerini, arazilerini terk etmek zorunda kalacak. Hasankeyf ve Dicle Vadisi UNESCO Dünya Mirası kriterlerinin onda 9’unu sağlayan dünya üzerindeki tek yer ancak yakın bir zamanda onbinlerce yıllık tarih, kültür, yaşam sular altında kalacak….

Bir akşam yemyeşil bahçeleri, tertemiz evleri en önemlisi köy halkının birbirine bağlılığı, dayanışması ile Hasankeyf de herkesin dikkatini çeken Şikefta köyüne misafir olduk. Köyün kadınları, çocukları, erkekleri ile toplandık. Eski tohumların korunması, ekilmesi, çoğaltılması, kadınların günlük yaşamdaki rolleri gibi konularda sohbet ettik. Eski tohumları olduğunu öğrendim çok sevindim.Permakültürün ilkelerinden olan toplumsal katkıda sağlanmış oldu. Barajın yapılması ile bu köyde sular altında kalacak, bu güzel insanlar bir kez daha yaşadıkları yerden ayrılmak zorunda kalacaklar.

Bu kurs Eko Keyf adında bir kamp alanında yapılıyor. Burayı işleten sevgili Lokman, Emre ve Mazlum’a güzel muhabbetleri, kahvaltıları için çok teşekkürler…

Kursun en geç katılımcısı Robin tam bir tarzan olarak etrafta dolaşıyor, tavukları kovalıyor…

Son günümüz müthiş bir Hasankeyf antik şehir gezisi ile renklendi. Hasankeyf’in yerel rehberi Çoban Ali ile geldiğimiz gün tanışmıştık. Hala mağara evde yaşıyor, keçileri var, öyle yanık türküler söylüyor ki akustiği mükemmel olan kanyonda onu dinlemek çok keyifliydi. Sabah 6:00 gibi buluştuk hem yürümek hem fotoğraf çekmek için bu mevsimde en uygun saat….teşekkürler Çoban Ali

Eko jÎn 9 – 24 Ağustos tarihlerinde Dersim’den başlayan “Yeni bir hayat için pedalla” sloganıyla bisiklet turu düzenliyor. Amaç bisiklet ile geçilen köylerde, kasabalarda farkındalık yaratmak, ekolojik deneyimleri paylaşmak. Tohum takası da yapılacak ben de elimdeki tohumlardan göndereceğim. Tohum göndermek isteyenlere duyurulur.

.eko jin bisiklet

“Doğayı Pencereden Atarsak O Bize Bacadan Girecektir”  Fukuoka

Ovacık’da Modafen’den misafirlerimiz vardı…..

Permakültür Eğitmeni Emet Değirmenci ile Şile’nin Ovacık köyünde Modafenli kardeşlerimiz  hep birlikte söyledikleri şarkılar eşliğinde Tohum Topçukları yaptılar. Tohumları doğaya atmak için sabırsızlaşan çocuklar  yağmurlar başlamadan atılan tohumların verimsiz olduğunu öğrenince  tohum topçuklarını alıp evlerine götürdüler. Sonbaharın ilk yağmurları ile doğaya atacakları tohumlar kim bilir ne güzel canlıların ortaya çıkmasına vesile olacak….

DSC_0820 DSC_0821 DSC_0822 DSC_0823 DSC_0824 DSC_0825

 

Diğer permakültür uygulaması olarak Modafenli kardeşlerimiz,  içinde bitki yetişen gölet yaptılar. İlk misafirlerimiz kurbağalar oldu. Arıların, kuşları, kelebeklerin bahçemizin bu bölgesine de uğramaları için bir sebep var,  çok mutluyuz….

 

DSC_0827 DSC_0830 DSC_0832 DSC_0834 DSC_0835 DSC_0836 DSC_0837 DSC_0840 DSC_0841 DSC_0842 DSC_0843 DSC_0844 DSC_0845 DSC_0846 DSC_0847 DSC_0848 DSC_0850 DSC_0852 DSC_0854 DSC_0855 DSC_0857 DSC_0859 DSC_0862 DSC_0863 DSC_0866 DSC_0868 DSC_0871 DSC_0875 DSC_0877 DSC_0881

 

Teşekkürler Emet, teşekkürler Modafen…

 

 

 

 

 

Bastonlu İhtiyarlar

Levent meydanında güvercinlere bakan iki ufak tefek, sevimli ihtiyar. Bir kadın ve bir adam. Ellerinde sarı ve kırmızı renklerde kocaman bastonlar. İki yakın arkadaş mı, sevgili mi, sanatçı mı yoksa iki muzip ihtiyar mı yalnızca? Kendi kendime gülümsüyorum. Sıradışı insanlara rastlamak beni hep heyecanlandırır, umutlandırır, meraklandırır.

Kadın bana doğru yaklaşıp “bir şey sorabilir miyim küçükhanım”, deyince sevindim adeta. Kadın, mavi gözleri, bembeyaz saçlarıyla gerçekten güzel bir kadındı.  “Buyrun”, dedim hemen.

– Gençlere sokakta soru sorulduğunda neden yüzümüze aval aval bakıyorlar? Arkadaşımla ben çok merak ediyoruz. Sizce sebebi nedir?

Hayalkırıklığına uğramış olsam da şaşırmadım ve içtenlikle cevap vermeye çalıştım..

– Ne sordunuz ki?

– Anlamadınız mı? Sorumu mu tekrar edeyim?

– Yok. Gençlere ne sordunuz ki cevap veremediler onu soruyorum.

– Ne önemi var! Anket için veya televizyon için falan soru sorulduğunda neden yüzümüze aval aval bakıyorlar onu soruyorum.

– İyi de şimdi ben bu soruya cevap verirsem gençlerin hiçbir soruya cevap veremeyip aval aval baktığını kabul etmiş olurum ama benim öyle bir gözlemim yok ki!

– Peki teşekkürler.

– ??

İçimden gençleri size harcatmam diye geçiriyordum ki genç bir kız beni “siz de mi aval aval bakanlardansınız”, diyerek durdurdu. Onun da benim gibi bir kurban olduğunu sandım. Herhalde listeye girdim, dedim gülerek.

Güler yüzüyle olayın komik olduğuna beni ikna etmeye çalışan kızın elinde kağıt kalem görünce  otomatik olarak etrafıma bakıp çekim yapan diğer vatandaşı da fark ettim.

– Siz çektiniz mi bunu?

– Evet.

– İzin almadan?

– İzin alınca komik olmazdı ki!

– Şimdi komik mi? Nesi komik?

– Gençlerin sevimli yaşlılara dayanamayıp durması, saçma sorularına cevap vermeleri…

– İyi, en azından saçma olduğunu kabul ediyorsunuz.

Çekimin yayınlanması için imzalı iznim gerekiyordu ama vermedim. Doğrusu benim ne mizah ne ahlak anlayışıma uymadığı gibi Gezi olaylarına taraflı bakarak benim de mesleğim olan gazeteciliğin /haberciliğin yüzkaras olan bir televizyon kanalına komedi malzemesi olmayı reddetttim. Ama her şeyi boşverin komik değil yahu! Hiç değil!

İzin versem, kadının sorusunu tekrar ettirmişim anlamamışım gibi göstereceklerdi eminim. Bu programı kim izlerdi, kim gülerdi bilmiyorum. Ama en azından bugünün gençliğinin çok daha ileri seviyede bir mizah anlayışının olduğunu biliyorum.

Ben zaten çoktan bıraktım televizyon izlemeyi ama bu vesile ile yıllardır haber yapmamayı ya da yalan ve taraflı haber yapmayı seçen, en temel hakkımız olan haber alma hakkından bizi mahrum bırakan tüm gazetecilere, haber programcılarına insan onurundan daha kıymetli bir şeye sahip olmadığımızı hatırlatmayı borç biliyorum.